11 Ağustos 2016 Perşembe

İzmir Asansör

İZMİR ASANSÖR FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Tarihi Asansör ve ardında Karataş semti, 2008
Tarihi Asansör, İzmir'de bulunan tarihsel bir yapıdır.

Biri diğerinden 58m. yüksekte olan Mithatpaşa Caddesi ile, Şehit Nihatbey Caddesi'nin arasında işleyen iki asansörü barındıran asansör kulesidir. 1907 yılında Musevi işadamı "Nesim Levi (Bayraklıoğlu)" tarafından yaptırılan asansör, birinden diğerine 155 basamakla ulaşılan iki semt arasında hızlı ve kolay ulaşım sağlama amacıyla yaptırılmıştır. Günümüzde İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından eğlence, kültür ve dinlenme mekanı olarak kullanılır; kentin önemli bir turistik durağıdır
İzmir’in Karataş bölgesi tarih boyunca taş ocağı olarak kullanıldığından, sahil şeridi (bugünkü Mithatpaşa Caddesi) ile yukarıdaki Halil Rıfat Paşa semti uçurumlarla birbirinden ayrılmıştı. İki semt arasına Türklerin “Karataş Merdivenleri”, yukarıdaki semte yerleşen Yahudilerin “Devidasların Merdiveni” adını verdikleri merdivenler yapıldı[2]. Merdivenlerin üst kısmındaki Devidas ailesinin evi, aşağıdaki en büyük evde ise Nesim Levi (Bayraklıoğlu) adlı tüccarın evi bulunuyordu. Baba Devidas’ın bir gün merdivenlerde düşüp ayağını kırmasından sonra dostu Nesim Levi’nin Avrupa şehirlerinde gördüklerine benzer bir asansör yapma fikrini geliştirdiği anlatılır[2]. Asansör kulesi Marsilya’dan getirtilen tuğlalar ile yapıldı. İnşaatı 1907’de tamamlandı. 1942 yılında satılıncaya kadar geliri Karataş Musevi Hastanesi'nin giderlerini karşılamakta kullanılıyordu[3].

Asansör giriş kapısının üzerinde, İbranice yazının yanı sıra Fransızca "Ascenseur Construit Par Mon. Nissim Levy 1907'" yazılı kitabe bulunmaktadır.[4] Asansör kulesi, taş yapı temeli üzerine tuğla örülü olup asansörün taş yapı bölümünün ardından balkona kadar iki kademede ufalarak devam eden tuğla döşemeleri, Marsilya'dan getirilmiştir.[5] Asansörün varış noktasında, demir konsollar ile taşınan ahşap bir balkon bulunuyor, balkonun dökme demir korkulukları ise dönemin en güzel motif örnekleriyle süslüdür.

Uzun yıllar Jozef Palambo tarafından işletildi.[6] 1942 yılında el değiştiren asansör, işleticilerin iş bırakması, ölmesi gibi nedenlerle bir süre kapalı kaldıktan sonra 1983’te İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne aynı amaçla kullanılmak şartıyla bağışlandı. 1985 senesinde Burhan Özfatura'nın belediye başkanlığı döneminde restore edildi [1]. 1985’teki restorasyondan önce kuledeki asansörlerden biri buharla, diğeri elektrikle çalışırdı. 1985’te, asansörlerin her ikisi de elektrikle çalışacak şekilde düzenlenmiştir. Yüksel Çakmur döneminde Dario Moreno Sokağı'ndaki sokakla sınırlı restorasyon birlikte bir tadilat daha geçirmiş ve 20 Haziran 1993'te hizmete açılmıştır..

İzmir Atatürk Müzesi

İZMİR ATATÜRK MÜZESİ FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Gündoğdu Meydanı (İzmir)


GÜNDOĞDU MEYDANI FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Tire (İzmir)


TİRE FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Tire, İzmir'in bir ilçesi. İzmir merkeze 80 km uzaklıktadır. İzmir'in güneydoğusunda yer almaktadır. İlçenin yüzölçümü 792 km²'dir. 
Nüfusu 2014 yılı itibarıyla 81.315 kişidir.
ire çağlar boyu zengin coğrafyasının sağladığı olanaklarla birçok uygarlıklara sahne olmuştur. Bunlar Hitit, Frigya, Lidya, Pers, Helen, Roma ve Bizans dönemleridir. Ancak özellikle Türklerin Tire'yi ele geçirmesinden sonra Tire'de çok zengin tarihi ve kültürel bir birikim sağlanmıştır. Tire tarihçi Pachmeres'in deyimi ile "Keşişler Yöresi", Şerafeddin Zafernamesi'nde "Rum'un Meşhur Kenti", Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesinde "Şehr-i Muaz-zam Tire" olarak adlandırılan bir beldedir. Katip Çelebi (1608-1656) Tire'yi "Eski Taht Şehri" olarak nitelendirirken, 1908 Aydın Vilayeti Salnamesi'nde ilçe "Ulemalar Yatağı" olarak geçmektedir.
Tire'nin ne zaman kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Bununla beraber M.Ö. 2000 yıllarında adının geçtiği ve Hititler dönemine kadar uzanan kaynaklarda adının Hisar-Kale anlamına gelen Tyhra, Thira, Thyroıon, Apeteria, Teira ve Roma döneminde şehir anlamına gelen Arkadiapolis adıyla geçtiği görülmektedir. Hitit arşivi belgeleri Kadeş Savaşı'na katılanları sayarken Turşalardan (Tirha) söz etmektedir. Frigyalılar döneminde Heraklid Sülalesinin egemenliği altına giren Küçük Menderes Vadisinde bu dönem Frig Krallığının yıkılması ile son buldu. Tarihi kaynaklardan bu döneme ait hiçbir bilgi edinilememekte ve dolayısıyla bu tarihler karanlık olarak kalmaktadır. Lidya Devletini ünlü krallarından Gieges'in Tire'de görev yapması da yörenin önemini arttırmıştır. Daha sonra Thomos (Bozdağ)'dan inen Faktalos (Sart Deresi) çayının altın rezervleri Lidya'yı zengin bir ülke yapmış ve dünyadaki ilk madeni sikke burada basılmıştır. Lidyalılardan sonra M.Ö. 650'li yıllarda Pers egemenliğine giren Tire, kısa bir süre sonra tekrar Lidya'ya bağlanmıştır. Lidya Kralı Krezüs'ün döneminde yeni ve büyük bir uygarlık ile büyük zenginlik oluşturulmuştur. Sonraki dönemlerde Tire Romalılara geçmiş, bu dönemde de Anadolu'nun en seçkin şehri konumunu sürdürmüştür. Bu dönemde Tire bir Hiristiyan Şehri haline gelmiş ve birçok yerde kiliseler ve ayazmalar yapılmıştır. Bu dönemin eserlerinden Halkapınar Köyündeki II. Teos'un anıtsal mezarı dikkate değer bir örnektir.
Tire'nin Bizans döneminde de Kadıköy (İstanbul) ve Nikaea (İznik) meclislerinde de etkin, karar verici bir konumu olduğu bilinmektedir.
1390 yılında Aydınoğulları Beyliği Osmanlılara bağlanınca Beylik Lideri İsa Bey Tire'e oturmaya zorunlu tutulmuş ve başkent Selçuk'tan çıkarılmıştı Yıldırım Bayezid İsa Bey'in Kızı Hafsa Sultan'ı alarak akrabalık sağladı. Bu olay Beyliğin ilk sona erişi oldu. Osmanlı Devleti'nin Ankara Savaşından yenik çıkması siyasi dengeyi değiştirdiği gibi Aydınoğulları Beyliği'nin yeniden tarih hanesinde görülmesini sağladı. Beyliğin Ankara Savaşından sonraki yönetim kenti Tire olmuş, Beylik Lideri İsa Bey'in çocukları Musa ve II. Umur Beyler babalarının ölümünden sonra Beyliği Tire'den yönetmişlerdir.
1426 yılında kesin olarak Osmanlı Devleti'ne bağlanan Tire, gerek siyasi gerek ekonomik ve gerekse kültürel varlığı nedeniyle Osmanlıların bu kente daha ciddi eğilmelerini sağlamıştır. Bu dönemde yeni kurulan Aydın vilayetinin sancağı da Tire olmuştur. Özellikle II. Murat ve Fatih Sultan Mehmet dönemlerinde girişilen imar, hareketleri kenti kısa sürede imparatorluk sınırları içinde birinci dereceden kent konumuna sokmuştur.
Türkiye'nin idari örgütlenmesinde önemli yer alan Tire, 1922'de Kurtuluş Savaşının kazanılması ve 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile 20 Nisan 1924 tarihli sancakların kaldırılması ve yerlerine illerin kurulması kanunu ile yeni kurulan İzmir iline bağlanmıştır.

İzmir Saat Kulesi

İZMİR SAAT KULESİ FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN


İzmir


İZMİR FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN


İzmir Fuarı


İZMİR FUARI FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

İzmir Enternasyonal Fuarı (İzmir Fuarı veya, özellikle İzmir içinde, kısaca Fuar da denilir) her yılın Eylül ayında İzmir'in kurtuluş günü olan 9 Eylül'ü içine alacak 10 günlük bir zaman dilimi içinde düzenlenen Türkiye'nin en köklü, en tanınmış ve en kapsamlı fuarıdır. İlk kez 2007 yılında bünyesinde, uluslararası bir kongre olan 3. Türkiye Acil Tıp Kongresi'ni de barındırmış olan fuar 80. kez kapılarını 2011 yılında halka açtı. Ana teması "Çevre ve Çevre Teknolojileri" olan organizasyonun Onur Konuğu ili Denizli, Onur Konuğu ülkesi ise Avusturya olmuştur. İzmir Kültürpark'ta (bu park alanı da bazen kısaca Fuar olarak adlandırılır) düzenlenir. Ancak İzmir Enternasyonal Fuarı (İEF), esasında, örneğin 2005 yılı için İzmir Kültürpark alanında düzenlenmiş olan ve çoğu zaten uluslararası nitelikli 37 fuardan sadece bir tanesidir.
tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0zmir_Enternasyonal_Fuar%C4%B1

Alaçatı (İzmir)


ALAÇATI FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Çeşme İzmir
16.yy. da Anadolu'nun dış ticaret kapısı Çeşme yöresiydi. Özellikle Cenevizli tüccarlar Çeşme'nin karşısındaki Sakız Adasına yerleşmişlerdi. Sakız Adası 1566'da Osmanlı'ların eline geçince, Çeşme ticari üstünlüğünü; o döneme kadar yalnızca batı Anadolu ürünlerinin satıldığı, küçük bir ticaret merkezi olan İzmir'e kaptırdı. Anadolu'nun başlıca ipek üretim merkezi olan Bursa yöresi ipekleri, eskiden Çeşme yoluyla Sakız Adasına gönderilirken, İzmir Limanı ihracat ve ticaret merkezi olur.
1850'li yıllarda güneyi bataklık olan Alaçatı; zamanın sadrazamının “bataklığı kurutun” buyruğuyla Alaçatı'nın güneyindeki tabii limana ulaşan bir kanal açılır. Ovalardan büyük hendeklerle drenaj sağlanarak, bataklık kurutulur. Açılan kanal daha sonraları gemilerin yanaştığı bir liman büyüklüğüne ulaşır. Bu çalışmaya zamanın ayanı Hacı Memiş Ağa önderlik eder ve adalardan imar işinde çalışmak üzere Rum işçiler getirtir.
www.alacati.bel.tr/

Agora (İzmir)



AGORA FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN