17 Aralık 2016 Cumartesi

Balıkesir

 Yeni Web Sitemiz Yayında. Görmek İçin Tıklayın

Balıkesir Fotoğraf Albümü İçin Resmi Tıklayın

Balıkesir, Türkiye'nin bir ili ve en kalabalık on yedinci şehri. Marmara Bölgesi'nin Güney Marmara Bölümü'nde, topraklarının bir kısmı ise Ege Bölgesi'nde yer alan ilin hem Marmara hem de Ege Denizi'ne kıyısı bulunur. Türkiye genelinde ise iki deniz ile komşu olan sadece 6 il vardır.[3] İl, Kuzeybatı Anadolu'da bulunmaktadır. Doğusunda Bursa ve Kütahya illeri, güneyinde Manisa ve İzmir illeri ve batısında Çanakkale ili vardır.[4] Ayvalık ilçesinden de Yunanistan'ın Midilli Adası'na komşudur.[5] Büyükşehir statüsünde olan Balıkesir ili, 20 ilçeden oluşmaktadır. Yüzölçümü bakımından en büyük 13. il, 2014 nüfus sayımına göre de 1.189.057 kişiyle Türkiye'nin en kalabalık 17. ilidir.

Tarihte genellikle Misya ve Karesi adlarıyla bilinen Balıkesir yöresi, zamanla Roma, Bizans, Anadolu Selçuklu, Karesi Beyliği ve Osmanlı egemenliğinde kalmıştır. Temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olup bamya, börülce, kavun, zeytin, zeytinyağı, kelle peyniri gibi zirai ürünleri ile ayrıca daha çok yerli turizmde öne çıkan sahil kasabalarıyla meşhurdur. Yağcıbedir halısı, kolonyası, kaymaklısı, kozak üzümü, ayvalık tostu, saçaklı mantısı ve höşmerimi diğer bilinen yöresel ürünleridir.

Türk Silahlı Kuvvetleri Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın ilk jet üssü olan 9. Ana Jet Üs Komutanlığı ile 6. Ana Jet Üs Komutanlığı Balıkesir'de bulunmaktadır.
Balıkesir, adını günümüzde ikiye ayrılan eski merkez ilçesinden almaktadır. İlin eski adı Karesi olup 24 Ekim 1926 tarih ve 4248 sayılı Kararname ile Balıkesir olmuştur.[6] Balıkesir kelimesinin kökenine dair çeşitli rivayetler mevcuttur. Roma İmparatoru Hadrianus, Balıkesir şehri çevresinde sahip olduğu bir bölgede avcılık yaptığı için Adriyanutere lakabını almıştır. Ardından yine burada bir şato yaptırmıştır. Bu şatonun adı Paleo Kastro olarak bilinmektedir. Balıkesir adının bu kelimeden geldiği düşünülmektedir[7] Paleo Kastro 'nun anlamı ise Eski Hisar 'dır.[8] Bazı kaynaklar Balıkesir kelimesinin Balak Hisar veya Balık Hisar kelimelerinden geldiğini söylemektedir. Eski Türkçede balık kelimesi şehir anlamına geldiği için Balık Hisar kelimesinin anlamı Hisar Şehri 'dir. Fakat Balıkesir il merkezinde hisar veya harabe yoktur. Ayrıca Balıkesir şehrinde Hisariçi Mahallesi bulunmaktadır.[9] Bir rivayete göre bölgeye akın yapan Pers hükümdarı Balı-Kisra'dan gelmektedir. Bazı kaynaklara göre ise balı çok, güzel anlamına gelen Bal-ı Kesr kelimesinden türediği belirtilmektedir.[10] Yeni ortaya atılan bir teze göre ise, Bağıkesir 'den geldiğine yöneliktir. Zira 17. yüzyıla değin şehir merkezinde en önemli tarım faaliyetinin bağcılık olduğu Balıkesir kadı sicilleri ve tereke kayıtlarından doğrulanmaktadır.
Balıkesir genelindeki pek çok höyük, mağara ve düz yerleşim yerlerinde yapılan araştırmalarda bu topraklara MÖ 8000-3000 yılları arası yerleşildiği ortaya çıkmıştır.[12] Havran'a 8 km. mesafedeki İnboğazı mağaralarında Paleolitik, Neolitik ve Kalkolitik devirlerinden kalma kalıntılar bulunmuştur. Babaköy (Başpınar) kazılarında, Yortan mezarlığında, Ayvalık Dikili yolu üzerindeki Kaymak Tepe'de Bakır Çağı'na ait kalıntılar ve yerleşim yerleri bulunmuştur. Bu bölgede ilk defa adı geçen şehir Agiros (Achiraus)'dur. Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra bölgede Karesi Beyliği kurulmuş,[ardından bölge Osmanlı Devleti'nin eline geçmiştir.

Balıkesir Tren Garı

Balıkesir Tren Garı Fotoğraf Albümü İçin Resmi Tıklayın

Balıkesir Garı veya Balıkesir Tren Garı, Balıkesir'de bulunan TCDD'nin sahip olduğu gar. 1912 yılında açılmıştır ve hâlen kullanılmaktadır.
Hem yolcu, hem de yük trenlerinin geçtiği garda; 2 ray ve 2 platform bulunmaktadır. Gardan, birçok hatta çalışan trenler geçmektedir.

Şeyh Lütfullah Camii (Balıkesir)

Şeyh Lütfullah Camii Fotoğraf Albümü İçin resmi Tıklayın
Şeyh Lütfullah Camii: Balıkesirin manevi bekçilerinden Şeyh Lütfullah tarafından 1429 tarihinde yaptırıldı Orijinal haliyle günümüze gelemeyen cami, 1907’de yenilenmişdir Bahçesinde kendi mezarı olmak üzere 100 civarında mezarın bulunduğu cami, Balıkesir’in önemli tarihî eserlerindendir

Şeyh Lutfullah’da veliler velisi Hacı Bayram-ı Veli’nin ünlü  talebelerinden ve müridlerinden birisidir. Balıkesir ve civarının mânevi mimarlarının başında gelmektedir. Kendi adıyla anılan Balıkesir’deki Lutfullah Camiinde medfundur.
Şeyh Lutfullah’ın mezar taşına yazılmış olan manzumeden İskendiyar oğlu  neslinden geldiği, Karesi’de doğduğu  belirtilmektedir.

Mezar taşındaki manzume aynen şöyledir:

“Kimine mülk verir kimine velilile verir Hz. Allah
Burada yatan veli İskendiyar oğlu neslinden Şeyh Lutfullah
Karesi’de doğup ilmi irfanı orada yapmıştı tamam
Büyüklerin dileğiyle Ankara’ya gidip yaptı bir hamam
Faziletli, duygulu, işbilir, cömert bir zattı; açıktı eli
Kendisini Ankara’dan tanımıştı Hacı Bayram-ı Veli

Hacı Bayram’la beraber geldiler Karesi’ye
Hacı Bayram kendisini kemâle erdirirsin diye
Hacı Bayram’ın Balıkesir’de vekili oldu
Bu mâna gülü burada açtı, burada soldu
Halifelik devri rastlar 1404 ile 1421 yılına
Allah ne isterse onu ikram eder kuluna”

Bu manzume de göstermektedir ki, Şeyh Lutfullah 17 yıl Hacı Bayram’ın vekilliğini yapmıştır. 1404 tarihi ile 1421 tarihleri arasında, Balıkesir ve çevresinin aşk, feyz ve gönül ırmağı olarak, nice insanı bağrında yumuş, arıtmıştır. Nice gönül ilâhı sevda ile alev alev yakmış ve yandırmıştır.
O yıllarda Karesi adı, Balıkesir’in adıdır. Karesi toprağı Hacı Bayram’ın ilim ve iryadını arar, sorar olmuştu. Hacı Bayram’ın ünü köy köy, belde belde söylenip durmadaydı. Pozitif bilimleri hemal etmiş olan Lutfullah, manânın kaynağına gitmeliydi. Gitti Ankara’ya vardı. Hacı Bayramın dergâhına. Orada diz çöktü, nefsini yıktı,toz etti.  Manâ ilminin merdivenlerini birer birer adımladı. Bulutların üzerine çıktı. Topukları toz toprakta, alnı ve beyni bulutların üstündeydi. “Ankara’da bir hamam” yapmanın manâsı da, içini,yüreğini, gönlünü beynini o büyük Veli’nin gösterdiği metodla yuyup, yukarı arıtmasıydı. Yani, tasavvuf ehli olmalıydı.
Şeyh lutfullah’ın oğlunun adı Bahaüddin Efendi’dir. Oğlu da Bayramî erenlerindendi. Babaüddin’in oğlu da Muhittin Mehmet Efendidir.
Şeyh Lütfullah’ın oğlu Bahaüddin Şakayık adlı esere göre Hacı Bayram Sultan hazretlerinin veliliğini, tacını giyerek ve son nefesine kadar o tacı çıkarmayarak yapmıştır. Son nefesini verdiğinde Hacı Bayram eserlerinden olduğunu simgeleyen tacı başı üzerindeydi.

Smyrna - Bayraklı Höyüğü (İzmir)


Smyrna - Bayraklı Höyüğü Fotoğraf Albümü İçin Resmi Tıklayın


Bayraklı'da yer alan höyük, Smyrna’nın ilk kurulduğu yerdir. Bayraklı Höyüğü (İÖ 3. bin-300) kayalık bir tepe ve üzerindeki yerleşme tabakalarından oluşur. Burada ele geçen en erken buluntular İÖ 3. bine ait seramik parçalarıdır.  İlk yerleşme Eski Tunç Çağı’na aittir. Tunç Çağları'ndaki yerleşmeler höyüğün küçük bir bölümünü kaplıyorken, Hellen çağlarında yerleşim, bugün modern duvarlarla çevrili sit alanının çok daha dışına taşmaktadır.
Buradaki ilk bilimsel çalışmalar Profesör Ekrem Akurgal tarafından İngiliz-Türk üyelerden oluşan bir heyet ile 1948-1951 arasında gerçekleştirilmiştir. 1966 yılında tekrar başlayan kazılar 1966-1992 arasında Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal tarafından yapılmış ve 1993’ten itibaren de Prof. Dr. Meral Akurgal tarafından sürdürülmektedir.

Smyrna Kenti höyük üzerinde İÖ 11. yüzyılda bir Aiol kenti olarak kurulmuş ve İÖ 1000-300 arasındaki 700 yıllık süreç içerisinde gelişmiştir.

İÖ 11. ve 9. yüzyıllar arasında tek odadan oluşan bahçe içinde evlerle Smyrna, köy düzeninde bir yerleşmedir. Planı ve tarihi kesin olarak bilinen Batı Anadolu’nun en eski evi buradaki Oval Ev’dir.

Eski İzmirliler kentlerini, İÖ 9. yüzyıldan itibaren kerpiç tuğlalarla örülmüş bir sur ile korumaya başlamışlardır.

 İÖ 9. ve 8. yüzyıllardan itibaren bir kent-devlet kimliğini taşıyan Eski İzmir’i Basileus adı verilen bir bey idare etmekteydi. Homeros’un İlias’ta bahsettiği gibi burada da halkın başta gelen geçim kaynağı tarımdı. Küçük Yamanlar Dağı’nın eteklerinde ve ovada oturan halk toprak işliyor, bağcılık, zeytin ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Her aile kendisi için gerekeni üretiyordu. Bu nedenle ticaret henüz gelişmemişti.

Smyrna’da özellikle İÖ 750-550 tarihleri arasında, mimarlık alanında büyük bir atılım gerçekleşir. Aiol düzenindeki sütun başlıkları ile Anadolu’nun en eski Athena Tapınağı burada inşa edilmiştir. Athena Tapınağı (İÖ 725 – 546) Aiol düzeninde 6 x 10 sütunlu bir peripterostur. MÖ 546’da olagelen Pers saldırısı ile tapınak işlevini yitirir. Bu tarihten sonra kullanılmamıştır. Athena Tapınağı’nın güneydoğu köşesinde bir tapınak yapısının temelleri daha vardır.

İÖ 650-546 tarihlerinde Aiolis Bölgesi'nin önemli bir yerleşmesi olan Smyrna bu süreçte görkemli taş surlar ile çevrilidir. Ege’deki Aiol ve İon yerleşmeleri içerisinde mükemmel taş işçiliğiyle yapılmış en güzel ve en eski sur örneği (İÖ 7.yy ilk yarı) Smyrna Kenti’ni kuşatır. Surun kuzeydoğu köşesinde kentin girişi yer alır. İÖ 6. yüzyıl başlarında Arkaik surun dışına ikinci bir sur daha inşa edilmiştir. Her iki surun arasında İÖ 7. yüzyıl sonu ve 6. yüzyıl ortası arasındaki kısa dönemde kullanılan bir gömü alanı vardır.

Höyüğün güneydoğu köşesinde hem kente, hem de kent dışına hizmet veren anıtsal çeşme (İÖ 7. Yy. Son dörtlük) yapısı yer alır. Bindirme tekniğinde andezit taştan inşa edilmiştir. Çeşme, yapım tekniği ve anıtsal binası ile Adalar ve Yunanistan da dahil olmak üzere Batı Dünyası’ndaki bu tür mühendislik yapılarının günümüze kadar korunmuş şimdilik en erken ve en eski örneğidir.

İÖ 7. yüzyılın ikinci yarısında ev mimarisi gelişme gösterir. Evlerin hepsi megaron türünde yapılardır. Toplantı Megaronu ve Çifte Megaron bunların en güzel örnekleridir. Bunlar Doğu Helen mimarisinin ünik eserleridir.

Bu arada Smyrnalı’lar tarımcılıkla yetinmeyip Akdeniz ticaretine katılırlar.

Smyrna’nın İÖ 7. yüzyıl sonundan itibaren İÖ 4. yüzyıl da dâhil olmak üzere kullanılan, bir ana caddesi ve bu caddeye dik olarak ulaşan birbirlerine paralel sokakları vardır. Eski Smyrnalı mimarlar Batı Dünyası'nın ilk ve en eski geometrik dokulu, ızgara biçimli kent planını burada geliştirmişlerdir.
 Bu bağlamda Smyrna, gün ışığına çıkarılan surları, çok odalı banyolu evleri, kutsal yapıları, anıtsal çeşmesi gibi önemli kalıntıları ve geometrik dokulu kent planı ile Batı Anadolu’nun Arkaik Dönem arkeolojisi için ideal bir kent örneğidir.

Smyrna Kenti İÖ 546 tarihlerindeki Pers saldırısı ile bir duraklama sürecine girer. İÖ 400-330 tarihleri arasında kent yeniden canlanıp gelişmeye başlar. İÖ 5. yüzyılda höyük üzerinde küçük ancak zengin bir yerleşme vardır.

İÖ 4. Yüzyıl yapı katında üç büyük yapı kompleksi yer alır. Evler, ortada bir avlu etrafına dizilmiş odalardan oluşur. İÖ 5. ve 4. yüzyıllarda yoğun iskân gören Smyrna, bir kral ya da bir tiran tarafından demokratik olarak idare edilmiştir.

İÖ 4. yüzyılın sonlarına doğru yeni Smyrna Kenti, antik kaynaklardan da bilindiği gibi körfezde, Bayraklı’dan 20 stadion uzaktaki Pagos’ta (Kadifekale) kurulur.

Kaynak: Prof. Dr. Meral AKURGAL

Dokuz Çeşmeler (İzmir)

Dokuz Çeşmeler Fotoğraf Albümü İçin resmi Tıklayın

Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi yanı 30 Sokak No: 5 de yer alan çeşme günümüzde kullanılmamaktadır. Buradaki semte ismini vermiştir. Dokuzçeşmeler mevkii diye adlandırılmıştır.
Sekizgen olarak yapılan çeşmenin üst örtüsü kubbedir. Sekizgen planlı olan çeşmenin her cephesi sağır kemerlerle hareketlendirilmiştir. Her bir cephe iç içe yuvarlak kemerleri taşıyan ayak kısmı kalın paye şeklinde yapılmıştır. Duvar nişleri içinde dört tarafında ayna bölümü görülmekte ve buralarda ayrıca musluk yeri bulunmaktadır.
Çeşmenin bir yüzünde kitabesi vardır, fakat çeşmenin tamamı kireçle boyandığı için bu kitabenin üzeri de boyanmıştır. Kafe bahçesi gibi bir parkın içinde bulunmaktadır.

Protestan Baptist Kilisesi - Buca (İzmir)

Protestan Baptist Kilisesi Fotoğraf Albümü İçin Resmi Tıklayın

All Saints British Protestan Kilisesi, İzmir Türkiye'de Buca civarında yerleşik bir tarihi hazinedir. Orada yaşayan ve çoğunluğu İngilizlerden oluşan bir göçmen topluluğu tarafından 1838 yılında yapılmıştır.Binanın kendisi, klasik bir İngiliz cemaat kilisesi stilindedir.Taban planı bir haç şeklinde olup seksen yıllık hâlen çalışamaz durumda olan bir orga sahip bulunmaktadır.

1961’de Buca Belediyesi’ne devredilmiştir.1961 yılından 1991 yılına kadar nikah salonu, belediye meclis salonu ve emlak vergi dairesi olarak kullanılan Protestan Kilisesi, 25 mart 1991 tarihinde Buca Kültür Sanat Merkezi haline dönüştürülerek hizmete açılmıştır. Protestan Kilisesi’nin, Buca BelediyesiKültür Sanat Merkezi olarak hizmete girmesiyle birlikte ilçenin kültür ve sanat yaşamına gözle görülür bir canlılık gelmiştir. 2001 yılında yapılan kilise bir protokolle restorasyon geçirerek tekrar Protestanların ibadetine açılmistır.

Kilise Binası 1834 yılında Protestan Anglikan kilisesi olarak hizmete açılmıştır.Kilise binası şafel “chpel” şeklinde küçük köy kilisesi olarak yapılmıştır 1865'te.Osmanlı Padişahı Abdülaziz hanın fermanıyla kilise binası yenilenmiştir.


Ufak ölçekteki bu yapının karakteristik bir konstrüksiyonu vardır. Haçvari planın bir ucunda koro ve kilise mihrabı karşı ucunda giriş ve vestiyer, diğer uçlarda org yeri ve rahip odası, bu odanın altında merkezi ısıtma tesisatı bulunmakta, merkez holünün iç kubbesi ilginç geometriye dayalı bir ahşap konstürsiyon sergilemektedir. Kilisenin neo-gotik pencerelerindeki sanatsal değer taşıyan renkli cam vitrayları 1961 yılında Alsancaktaki Protestan St. John Evangelist şapeline nakledilmiştir.
1961 yılında Türk Protestan cemaatinin ibadet ihtiyacını karşılamıştır.Bu tarihten sonra kilise müştemilatını belediyeye devretmiştir. Buca Belediyesi kilise binasını 2001 yılına kadar kültür merkezi olarak kullanmıştır.
Türk Protestan cemaati ibadet ihtiyacı için resmi makamlardan aldığı izinle 2001 yılında Buca Belediyesi ile yaptığı protokolde bina asli görevine geri dönmüştür.


Org üzerindeki yazı
T.B OWENRees ESQ.R Mrs.Rees As a Thanks
Ailemizi I. Dünya Savaşında koruduğunda ve aile fertlerimizden hiçbiri ölmediğinden dolayı organizasyonu tanrıya armağan ediyor.

13 Aralık 2016 Salı

Tatlısu Köyü - Erdek (Balıkesir)

TATLISU KÖYÜ FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Tatlısu  Köyü ( Mahallesi )   ,  Kapıdağ Yarımadası' nın eteklerinde , antik Kyzikos'un komşusu; Arganot Gemicilerinin  altın postun peşine düştükleri ,  belkide kumsalında kamp ateşi yaktıkları kadar eski bir coğrafyanın eşsiz yerleşimlerinden biridir.

Tarihi boyunca ilk yerleşimcileri Kyzikosluların , Rumların , Ermenilerin, Osmanlıların ve Türklerin  konuk olup yurt edindiği bu coğrafyanın biz son yurtaşları ve ev sahipleri olarak sizlere tanıtıyoruz . Yaşadığımız bu toprak sanki ezelden beri bizimmiş gibi sahiplendiğimiz bir yerken , aynı zamanda tüm kültürlerle kardeşliğimizide perçinleyen bir geçmişin sahibidir .
Adını köyün meydanında ve birkaç noktasında bulunan Kapıdağ' ın derinliklerinden gelen taze ve serin kaynak suyundan alıyor. Bu su çevre yerleşim yerlerinden gelenlerin de rağbet ettikleri bir su.

Tatlısu'nun  bugünkü yerleşimi , anlatılanlara ve bulunan kaynaklara göre 1720'li yıllarda Orta Ermenistan'dan gelen 60 kişilik bir topluluk tarafından bugün bulunduğu yer üzerinde kurulmuş.

Bu dönemde tüm Kapıdağ Yarımadası Rum köylerinden oluşurken yalnızca Tatlısu , eski adıyla Ermeni Köyü , Ermenilerden  ve Hamam Köyü   Türk köyü olarak kurulmuştur . 1923 yılında yapılan Trakya'daki Türklerle Turkiye'deki Rumların değişimini öngören anlaşma gereği bugünkü halkı göçmen ( mübadil )  olarak buraya yerleşmiş. Bu nedenle köyün ismi eski yaşlılar arasında geçtiğimiz yıllara kadar Ermeni Köyü olarak da anılmış. Köyde o günlerden kalma eski yapılar maalesef yıkılmış ve yok olmuş.

Köyün gelenek, görenekleri ,  yemekleri  yöresel ve bölgesel karakteristikleri yansıtmaktadır . Yaz aylarında bir sayfiye yeri olması dolayısıyla oluşan kalabalık nüfus,  Tatlısu'yu  hareketlendiriyor.

Tatlısu'nun sahil bandında ki çay bahçeleri  yaz - kış açık. Dalgakıranının çevirdiği iskeleyi, denizi, iskelede bağlı bulunan balıkçı kayıklarını, çocukların deniz keyfini ve Bandırma'yı uzaktan serin çınar ağaçlarının gölgesinde izleyebilir, taze çayınızı yudumlayarak seyre dalıp huzur bulabilirsiniz.

Tatlısu'da yemek ihtiyacınızı karşılayacak alternetiflere sahip birkaç adet  restoran da  bulunuyor.  Sabah saatlerinde iskeleye gelirseniz balıkçılardan taze  mevsim balıklarını satın alabilirsiniz . Köyün/ mahallenin  etrafında bulunan küçük koylarda  sayfiye evleri  dikkat çeker ,  buralarda konaklayanlara hizmet için küçük  bakkal , market , çaybahçeleri ve restaurantlarda yer alır .

Şahindere Kanyonu - Altınoluk (Balıkesir)

ŞAHİNDERE KANYONU FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Kazdağı Milli Parkı içinde bulunan Altınoluk Şahin deresi kanyonu Kazdağılarından almış olduğu tertemiz, çam ve kekik kokulu havayı Edremit körfezine dağıtırken aynı zamanda denizden almış olduğu iyotlu,yosun kokulu havayı dağlara doğru taşımakta, doğal bir körük vazifesi görmektedir.
                    Kısaca  Şahinderesi kanyonu Edremit körfezinin bacası gibidir. Bu hava dolaşımından olmalı ki etrafı çeşitli endemik bitkilere  ve yüzlerce farklı türde hayvanlara yaşam imkânı sunmaktadır. Kanyonun uzunluğu 26 km yüksekliği ise 600-700 metrelere kadar çıkmaktadır.
                   Şahinderesi kanyonunu görmek için gelmek isteyen doğa severlere tavsiyem bu bölgede Alan Kılavuzu almadan gezmemeleri izinsiz gezmek hem yasak, hemde oldukça tehlikeli olabilmektedir.
Ayrıca 26 km uzunluğundaki kanyonu gezmek için Edremit Milli Parklar Mühendisliği ya da Zeytinli Kazdağı Milli Parkı Ön Tanıtım Bürosundan izin ve Alan Kılavuzu almak gerekmektedir.

Ocaklar , Erdek (Balıkesir)

OCAKLAR FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Ocaklar, Balıkesir ilinin Erdek ilçesine bağlı bir beldedir.
Erdek'in kumsalı ve tatil mekânlarıyla ünlü mesire yeri ve beldesidir. Ocaklar Beldesi, bilinenin aksine Bandırma'ya değil, Erdek ilçesine bağlıdır. Erdek'in 5 km kuzeyinde, 2.365 nüfuslu turistik bir beldedir. Belediye teşkilatı, 24 Nisan 1999'da kurulmuştur. "Ocaklar" adını, beldenin dağlık kısımlarında bulunan granit taş ocaklarından alır.
Belde denizi nedeniyle yaz sezonunda büyük bir hareketlilik kazanır. Sahil şeridinde lüks oteller, eğlence mekânları ve çay bahçeleri bulunur. Ulaşım, yaz sezonunda yarım saatte bir, kışın da saat başı olmak üzere, Erdek minibüsleriyle sağlanır. Ekonomi çoğunlukla; zeytincilik, balıkçılık ve turizme dayanır.

1924 ten önce Rumların yaşadığı köy, Gonia adıyla bilinir.
Ocaklar beldesi; Erdek'e 5, Bandırma'ya 27, Gönen'e 60, Susurluk'a 67 km mesafededir.

Kapıdağ Yarımadası'nın batı sahilinde yer alan Ocaklar'ın kuzeyinde 774 metre yüksekliğinde Yataktepe, doğusunda KurukayaTepe, Dikilitaş, Dumanlı Tepe, Kaletepe ve Çift çınar, güneyinde Tumba Tepe bulunur. Denize dökülen Turluk ve Kirazlı Derelerinin yaz mevsiminde suları oldukça azalır. Toplam 3 kilometrelik sahili bulunmaktadır.
Temizliğinin en önemli nedenleri, denize atıkların bırakılmaması, çevrede sanayi tesislerinin olmaması, belediye temizlik birimi ve kara'dan denize esen poyraz sahili süpürürken, denizde oluşabilecek doğal kirlenmeleri de alıp götürmesindendir. Deniz kirlilik sınırı maksimum MPN (Most probole nunber) :1000 olduğuna göre, Ocaklar da bu sınır 1999 yılında yetkililerce MPN:30 olarak belirlenmiştir.[kaynak belirtilmeli] Tuzluluk oranı iki dere sayesinde max. %20 civarındadır. [kaynak belirtilmeli]Sığlığı sayesinde yüzme bilmeyenlerin bile rahatça denize girebildikleri koyda her türlü su sporlarını yapmakta mümkündür. Rüzgar sörfü ve amatör olta balıkçılığı için de uygun alanlardan birisidir.
Ocaklar'da yıllık ortalama sıcaklık 15 derece civarındadır. En sıcak ay Temmuz, 25 derece civarındadır. Gündüz sıcaklık, zaman zaman 30 dereceye çıkar. Aşırı sıcakların fazla olmaması Ocaklar'ı yaşanacak ideal yerler arasına sokar. Hakim rüzgar poyrazdır. Bu yüzden deniz, kıyıda oldukça sakindir. Nem oranı yıllık %50 civarındadır. Yağış en fazla kış mevsiminde yağmur olarak düşer. Yaz mevsimine düşen yağış oranı %8 dir. Kar yağışı oldukça azdır. Sonuç olarak ılık Akdeniz iklimi bölgeye hakimdir.

Manyas Kuş Cenneti (Balıkesir)

MANYAS KUŞ CENNETİ FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN

Kuşcenneti Millî Parkı; Marmara Bölgesi’nde, Balıkesir ili içerisindeki Manyas Kuşgölü’nün kuzeydoğusunda yer alır. Manyas,Gönen,Bandırma arasındadır.
Milletlerarası düzeyde önem taşıyan milli parktaki kuş zenginliği ve milli park tanımı içindeki başarılı koruma uygulaması nedeniyle, 1975 yılında Avrupa Konseyi’nce A sınıfı Avrupa Diploması verilmiştir. 1981-1986-1991 ve 1996 yıllarında bu diploma yenilenmiştir.

Ülkemizin doğal güzellikleri arasında ayrı bir yeri olan Bandırma Kuşcenneti Milli Parkı, Kuşgölü’nün kuzeydoğu kıyılarında yer alır. Bandırma-Balıkesir karayolunun 15. kilometresinden güneye sapan 3 kilometrelik bir yolla Kuşcenneti’ne ulaşılır.Resmi Gazete ile sınırları genişletilerek 24047 ha ulaşmıştır.Kuşcenneti’nin “Milli Park” olarak ayrılmasının tek nedeni, barındırdığı kuş topluluklarıdır. Kuşcenneti Ülkemizdeki milli parklar içinde en küçük olanıdır. Küçüklüğüne rağmen,Kuşcenneti en çok ziyaretçi çeken milli parklarımızdan birisidir. Bandırma Kuşcenneti’nin bugünkü yeri Prof.Dr. Curt Kosswig ve eşi Leonore tarafından 1 Nisan 1938 tarihinde keşfedilmiştir. Buraya “Kuşcenneti” adını veren Kosswing’in çalışmaları sonucunda doğayı sevenler arasında bu güzel cennetin değeri kısa zaamanda anlaşılmış, 1952 yılında ise İ.Ü. Hidrobiyoloji Enstitüsü tarafından buraya bir inceleme istasyonu kurulmuştur.

Erdek (Balıkesir)

ERDEK FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN


Balıkesir ilinin ilçesi olan Erdek, Marmara Bölgesi'nin Marmara Denizi’ne doğru uzanan Kapıdağ Yarımadası’nda Erdek Körfezi’nde yer alır. Türkiye'nin ilk sayfiye yerlerinden birisidir.

Eski adı Arktonnesos olan Kapıdağ yarımadasından oluşmaktadır. Kuzey ve batı çevresinde Marmara ilçesine bağlı Marmara Adaları bulunmaktadır. Ancak Paşalimanı Adası Erdek'e bağlıdır. Bölgede ılıman Marmara iklimi görülür.

Erdek, antik kentleri, Açık Hava Müzesi, temiz denizi ve kumsalı ile bir turizm merkezidir.
Erdek tarihte Artake adıyla tanınmaktadır. Bu isimlere bakarak ilçenin Sitler tarafından kurulduğu söylenebilir. Ancak Erdek tarihi milattan önce 5400'lü yıllara dayanır. Artake sitlerin efsanevi krallarından biridir.

Erdek'in önünde bulunan ve günümüzde Zeytinlik olarak bilinen ada Artake ismi ile tanınıyordu. Ayrıca karşısındaki tepe üzerindeki antik kente de bu isim verilmişti.

Artake sözcüğü MÖ 2000'lerde yaygın bir dil olan Luwi dilinden gelirse de anlamı bilinmiyor. Artake'nin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu hakkında da bilgi yok. MÖ 8. yüzyılda Miletoslu göçmenler burasını ele geçirerek Hellenleştirmişlerdir.

Byzantionlu Stephanos,Timosthenes isimli bir İlk Çağ tarihi yazarının Artaka'nın Kyzikos'ta bir dağ ve önündeki adacığın ismi olduğunu yazdığını ileri sürmüştür. Plinius da bu adanın ismine Artacaeon olarak değinir. Bunların dışında Artake ile ilgili belirgin bir bilgi yoktur.

Miletos önderliğinde başlatılan Batı Anadolu ayaklanmasına katılan kentleri cezalandırmak için Perslerin gönderdiği donanma diğer kıyı kentleri gibi Artake'yi de talan etmiş,yakıp yıkmıştır. Buradan kaçan halk da günümüzdeki Erdek'in olduğu yere kaçarak oraya yerleşmişlerdir. Ortaçağ da Artake bir ara canlı bir kent konumuna geçmeye çalışmışsa da sonuçta her zaman yakınındaki Kyzikos'a bağımlı kalmıştır. Artake'den, geçirdiği yangın ve depremlerden dolayı günümüze hiçbir tarihi kalıntı ulaşamamıştır.

Tarih çağlarında Artake’den ilk söz eden Herodot olmuştur. Artake MÖ 7. yüzyılın başında Miletoslular tarafından kolonize edilmiş, MÖ 361 yılından önce bütün Kapıdağ ile birlikte Kyzikos’un egemenliğine girmiştir. Helenistik çağ boyunca sürekli olarak yükselip parlayan Kyzikos’un yanında gittikçe önemini yitiren Artake, Roma döneminde de bu sitenin bir dış mahallesi durumuna düşmüştür. Bizans çağıyla beraber limanları ihmal edilen ve depremlerle yıkılan binalarının taşları yağma edilen Kyzikos’un gerilemesiyle giderek gelişmeye başlamış ise de Kyzikos’un ününe yetişememiştir. Tarihçi Herodot iktisadi durumunu da ele alarak üzümünü, şarabını, zeytin ve zeytinyağını methetmiştir.

Artake 1339 yılında Orhan Gazi’ nin oğlu Süleyman Paşa tarafından fethedilip Türk egemenliğine geçmiştir.

Osmanlı döneminde ise Erdek'in en güzel en açık bir şekilde Evliya Çelebi'nin Seyahatname isimli eserinden öğreniyoruz. 1639 yılında Erdek'e iki kez gelen Evliya Çelebi Erdek'in tahtanı ve fevkanı iki katlı evlerinde, hanları hamamları, dört mihrap camilerinden 25.000 dönüm bağlarından misket üzümünden dokuz çeşit şarabından bahseder. Yine Evliya'nın ilginç bir anısında bugün Erdek limanında bulunan küçük Zeytinli Ada ile ilgilidir. Evliya Çelebi Zeytinli Adası ile ilgili şöyle bahsediyor:
« Bu Erdek'in karşı garbında bir mil bait derya içere taam sofrası kadar bir yerde kaynar bir ılıca suyu vardır ki Adem içine girmeyi tahammul edemeyip deryaya karıştığı yerde gusul ederler. İki türlü hasai kudret bireşince gusul edenler hayati cavidani bulurcasına memnun ve sıhatül vücut olurlar. »
satırları ile Zeytinli Ada'daki şifalı sulardan bahsediyor.

1891 yılı Osmanlı nüfus sayımına göre Erdek'te yaşayan kişi sayısı 33.007 kişidir. Bunların büyük çoğunluğu (%89) Rumlardan oluşmaktadır (29.165 kişi). Erdek'teki Türk nüfusu ise 3.070 kişidir (%9). Erdek merkez nüfusunun %91'i Hristiyanlardan oluşmaktaydı.

1807’de de Karesi Sancağına bağlanmıştır. 19. yüzyılın sonlarına kadar bu sancağa bağlı bir kaza olan Erdek (Bu tarihlerde Bandırma, Erdek kazasına bağlı bir bucaktı), daha sonra 1930'lu yıllara kadar Bandırma'ya bağlı bir bucak haline geldi ve bu tarihte ayrı bir ilçe merkezi oldu. 1980'de 10.000 olan nüfus, 2000'de 20.000'e ulaşmıştır.

1924 Mübadelesiyle Rumların boşalttığı Erdek merkeze ve köylere Selanik'e bağlı Karacaova (Karacaabat) ve Kavala Pomakları Giritli ve Boşnak göçmenler yerleştirilmiştir.

Değirmenboğazı Tabiat Parkı (Balıkesir)

DEĞİRMEN BOĞAZI FOTOĞRAF ALBÜMÜ İÇİN RESMİ TIKLAYIN


Piknik alanı, Balıkesir- Bursa karayolunun 10. kilometresi üzerinde bulunmaktadır. Toplam alanı 250 hektardır. Sahada;  girişte satış standları, içeride kır gazinosu, kafeterya, büfe, çocuk oyun alanları basketbol sahası ve otopark bulunmaktadır. Piknik alanı çam, servi, sögüt, gibi 52 tür ağacı bünyesinde barındırmaktadır.